Categories
blog vatan

Blogcuların kısır döngüsü

Artık blog nedir biliyor olduğunuzu tahmin ediyorum. Günlük hayatımıza girmiş bir kelime zira. Ama yine de kaçırdıysanız kısaca tarif edeyim: Türkçeye “internet güncesi” şeklinde tercüme ediyorlar ama bu ifade blogların sadece bir kısmını tarif ediyor. Blog aslında bir web sitesi formatı. Bilgiyi en son girdi en üstte gözükecek şekilde alt alta sıralanmış parçalar halinde veren web siteleri bu formata giriyor. Dolayısıyla sahibinin yediklerini içtiklerini anlatanları da var, belirli bir konuda uzmanlaşmış, işini ciddiye alan, haber kaçırmayanları da var.

Dünyada işini iyi yapan, kalemi kuvvetli blogcular artık geçimlerini bloglarından sağlayabiliyor, bazıları çok zengin bile olabiliyorlar. Ünlü köşe yazarlarından farkları yok. Bir yazıları ile koskoca bir şirketi derinden yaralayabiliyorlar, başka bir şirketin yaralarına merhem olabiliyorlar.

Categories
blog vatan

Aklımda kalacağıma not defterimde kalsın

Lifehackerlar arasında çok popüler olan bir çalışma sistemi var. İsmi “Getting things done”. İşleri halletmek, katlayıp kenara koymak şeklinde tercüme edilebilir. Bugüne kadar birçok aşırı meşgul iş adamının hayatını hale yola koymuş David Allen isimli bir verimlilik gurusunun kitabı. (Lifehacking de neyin nesi diyorsanız: https://chatkapi.com//lifehacking, David Allen: http://www.davidco.com)

Açıkçası kitabı henüz bitiremedim ama sistemin mantığını anladığıma inanıyorum. David Allen diyor ki: Hayatta mutlu olmak için kafamızın boş olduğu zamanlar olması lazım.

Bunun için de güvenilir bir kafa boşaltma yöntemi bulmamız ve artık kafamızı nereye boşaltıyorsak, orayı düzenli bir şekilde kontrol edecek disipline sahip olmamız lazım. Sistemin özü bu. Aslında bütün kitap bunu yapabilmemiz için tavsiye edilen bir yöntemi anlatıyor.

Categories
blog vatan

İyi de beynimiz kaldırabilecek mi?

Bağlantı kurmak belki de en temel insani güdülerimizden biri. Bağlantısız kaldığımızda kuruyoruz, mahvoluyoruz. Suçlularımızı hapse atarak, bağlantılarını kopararak cezalandırıyoruz. Tür olarak bağlantı kurmaya bağımlıyız. Sevdiklerimiz ile, merak ettiğimiz insanlar ile, hatta dünya ile sürekli bağlantı halinde olmak, her saniye, her olan bitenden haberdar olmak istiyoruz. Bu işi yapmamızı sağlayan teknolojilere de yapışıp kalıyoruz.

Arthur C. Clarke “yeterli derecede ileri teknoloji, büyüden ayırdedilemez” demiş. Biz de elimizdeki talep gücü ile iletişim teknolojisini mütemadiyen bu yönde itiyoruz. Her şeyin en küçüğünü, en az yer kaplayanını, en ulaşılabilirini, en görünmezini istiyoruz. Hayalimiz yok olmaları. Yok olduklarında bağlantı kurmanın şu anda telepati dediğimiz fantastik güçten, yani büyüden bir farkı kalmayacak.