Categories
blog vatan

Gezgin satıcı problemi

Problemimiz şöyle: Arabası ile Türkiye’yi dolaşarak satış yapan bir satış temsilcimiz var. Dolaşması gereken 40 şehir olsun. Beyefendi mümkün olan en az benzini harcayarak 40 şehri hangi sıra ile ziyaret etmelidir? Bu 1800’lerde ortaya çıkmış ünlü bir problem. Literatürde “The Travelling Salesman Problem (TSP)” olarak geçiyor.

Problemi her zaman kaba kuvvetle çözmek mümkün. “Kaba kuvvet”ten kastım, zeka kullanmadan bütün şehirlerin aralarındaki mesafeleri dikkate alarak, bütün sıralamalar arasından en düşüğünü seçmek. Ancak problemi böyle çözmek için “40 faktoriyel” işlem yapmak gerekiyor (1 x 2 x 3 x … x 39 x 40 = 8 x 10 üzeri 47 korkunç bir sayı). Dolayısıyla kaba kuvvetle çözmek süper bilgisayarlar için bile çok uzun zaman alıyor.

Categories
blog vatan

Birlikten zekâ doğar

Bir işçi arının beyni oldukça primitiftir ve şu tipik işleri yapabilir: Kovanın dışına çık, dolaş, polen bul, kovana getir, başkaları bu polen kaynağını keşfetmemişse dans ederek yönünü, uzaklığını, yoldaki rüzgarın gücünü arkadaşlarına bildir. Fakat birbiri ile iletişim halindeki binlerce arı bir araya gelince karmaşık problemleri ağzımızı açık bırakacak yönetmlerle çözebiliyorlarlar.

Örneğin, Howard Bloom Bey’in “The Lucifer Principle” isimli kitabında okuduğum bir bilimsel deneyde, bilim adamları arıların besin için ne kadar uzağa gideceğini ölçmek üzere bir kovanın yakınına bir kap şekerli su bırakıyorlar. Arılar hemen keşfedip bundan faydalanıyorlar. Akşam su kaldırılıyor ve ertesi sabah kap biraz öteye konuyor. Bu günlerce böyle devam ediyor, şekerli su kabı her gün eşit uzaklıklarla kovandan uzaklaşıyor. Sonunda sabah elinde şekerli kabı yerleştirmeye giden bilim adamı, arıları tam o gün kabı yerleştireceği yerde beklerken bulmaya başlıyor.

Yani, koca bir beynin nöronları gibi davranan arıcıklar, aralarındaki iletişim sayesinde bir araya geldiklerinde matematiksel bir seriyi çözebiliyor.

Categories
blog vatan

Google Adsense ve bilgiyi çöpten ayırmak

Google Adsense, Google’ın reklam servisinin site sahiplerini ilgilendiren kısmı. Bir web siteniz varsa başvuruyorsunuz. Kabul edilirseniz, sitenizde konunuz ile ilgili Google reklamları göstermeye başlıyorsunuz. Google bu reklamlara her tıklandığında, reklamverenden aldığı gelirin bir kısmını size ödüyor ama paylaşım oranını açıklamıyor.

İşin bir de reklamveren tarafı var ve onun adı da Google Adwords. Adwords sayesinde küçük bir işletme ayda birkaç yüz dolara başarılı bir tanıtım yapabiliyor. Servis şöyle işliyor: Diyorsunuz ki şu terimler benim konumla ilgili, bu terimleri arayan kişiler ya da bu konuların işlendiği web sitelerini ziyaret eden insanlar benim reklamımı görsün, tıkladıklarında ben para ödeyeyim. Google da “hay hay ama bu terimlere başka insanlar da reklam vermiş, reklamının en üstte görünmesi için bana rakiplerinden daha fazla para vermelisin” diyor.
Dolayısıyla belli terimler için bir kapalı arttırma savaşı yaşanıyor. Hele Google reklamlarının çok işe yaradığı konularda bu savaş iyice vahşileşiyor.