Categories
blog yeniyüzyıl

Eline bilgisayar verilmiş çocuk ne yapar?

Ailesi çocuğa büyük fedakârlıklar sonucu bir bilgisayar almıştır. Çünkü bilgisayar, onların gözünde yabancı dil gibi, çocuğun boynuna takılacak bir incidir. Gelgelelim, çocuk mütemadiyen oyun oynamakta, ya da IRC’de [ayarsi] “ehueheue” gibi kelimeler yazarak bir takım tanımadığı, ne idüğü belirsiz insanlarla konuşmaktadır. Hatta aile fertlerinden birinin birgün monitörde çıplak bir kız ya da erkek gördüğü rivayet edilmektedir.

Baba, çocuğun odasının önünden geçerken, karanlıkta yüzüne monitörün ışığı yansımış, sırıtan evlâdını görmekte, “Aman Yarabbim, ben ne yaptım, ne yarattım?” diye sormaktadır. Bilgisayar alındıktan sonra, raflara dizilmiş eğitim CD’leri bir kenara atılmıştır. Ama ingilizce konusunda gelişme vardır. Çocuk, bol bol nuke [nyuk] diye bir şey yediğinden ve attığından bahsetmektedir. Ayrıca “cool”, [kuğl], “lame” [leym], “crack” [krek] gibi sözcükler de dağarcığından arasıra dökülüvermektedir. (Korkuya gerek yoktur, bu atılan ve yenilen nyuk, son moda bir uyuşturucu değil, karşı tarafın bilgisayarını Net’ten düşürmeye yarayan bir muziplikten ibarettir.) Arasıra bilgisayar bozulmakta ve zıttırbıttırının tamiri için 100 dolar istenmektedir. Kabaran telefon ve Internet faturası da cabasıdır. Çocuktan sürekli somut bir ilerleme beklenmekte, “Bu bilgisayarı almamız ne işe yaradı, evlâdım?” diye sorulmaktadır. Çocuk ise bu soruları ustalıkla geçiştirmekte, “E.. öğreniyorum işte!” demektedir. Bu belirsizlik ortamı ve aile-çocuk iletişimsizliği durumunda, Aile’nin içini rahatlatmak da, naçizane Web yazarınıza düşmektedir.

Kabul etmeniz gereken şey şu: Eğer bilgisayardan çocuğunuza akan bilgi, rüzgar gibi fiziksel birşey olsaydı, çocuğunuzun monitör karşısında saçları uçuşurdu. Bilgisayar öğrenmek denen şey, sadece karşılaştığınız sorunlarla ilgili. Her sorun, farklı bir beyin jimnastiği. Ve şu müthiş zevkli oyunu oynamanız için, önce şu saçma donanım problemini çözmeniz gerekiyor. Oyunlar ve IRC gibi şeyler, çocuğun verilen acı hapı yutabilmesi için eklenmiş tatlandırıcı gibi. Bol oyun oynayan ve Net’e çıkan bir çocuk, artık IRQ çakışması, Windows çökmesi, driver bulma, nyuk atma ve tutma, Web sitesi yapma, gibi adını sanını duymadığınız ağır konularda bilgi sahibi bir uzmandır. Ve bilgisayarcı böyle kurcalayarak olunur. Bilin ki, eğer başına oturuyorsa birşeyler öğreniyordur. Yani boynuna inci kolyeyi takma konusunda başarılısınız. Hatta yavaş yavaş kendinize de bir inci kolye edinmenin zamanı gelmiş olabilir. (Çocuğunuzun bilgisayarına sulanmayın, kendinize yeni bir tane alın. Hatta ona yeni bir tane alın ve siz onun eski bilgisayarını kullanın. Çok sevinir.)

Categories
blog yeniyüzyıl

Gurunuzu nasıl hoş tutarsınız

Bilgisayar öğrenmek, biraz düşününce, bir zanaat öğrenmeye çok benziyor. Yapayalnız öğrenmeniz zor. Muhakkak danışacak, size birşeyler öğretecek birilerine ihtiyacınız var. En azından aradığınız bilgiye ulaşmanın yolunu öğrenene kadar. Burada devreye, sizin mahallenizde de muhakkak bir tane bulunan bilgisayar delisi tabir edilen şahıslar giriyor. Gurular, size yol gösteriyor, öğretiyor ve problemlerinizi çözüyorlar. Şimdi kısa bir reklam arası verip kendi guruluğumdan bahsedeceğim.

Neredeyse ömrümün yarısı boyunca birilerine bilgisayar yaptım. Hatta birara “Yeter artık, para alacağım!” diyerek, hayatımı böyle kazanmayı bile denedim. Fena para da kazanmıyordum doğrusu. Kurduğum her bilgisayar için $100 alıyor, New York seyahatine 4 bilgisayar kaldı, 3 bilgisayar kaldı diyerek etrafta dolaşıyordum. O New York seyahatinden sonra vazgeçtim. Artık para karşılığı bilgisayar yapmıyordum, ama çok geçti, çünkü çoktan tanıdığım herkesin bilgisayar bakanı olmuştum. Eve bozuk bilgisayar yağıyordu. Aynı anda 8-9 makineyle uğraştığım oluyordu. Bedava verdiğim bu servis karşılığında bir kere fırça bile işittim. Yavaş yavaş, “Hayır, yapamam, vaktim yok.” demeyi öğrendim. Şimdi sadece dostlarıma, o da vaktim varsa yardım ediyorum.

Bu yüzden bu müessese hakkında biraz düşünmüşlüğüm var. Ve size bu cins insanlara nasıl davranılması gerektiğini anlatan minik bir rehber hazırladım.

Birşeyler bildiğinizi göstermeye çalışmayın
Bu gurunuzun umrunda bile değildir. O sizin aptal olduğunuzu düşünmüyordur. Bu yüzden ona akıllı olduğunuzu ispat etmek için, saçma sapan şeylerden bahsetmek, “AGP PCI’dan dört kat hızlıymış di mi, abi?” şeklinde cümleler kurmak zorunda değilsiniz. Zaten tahminen adamcağızın 300 bilmemkaçıncı hastasıysanız, o anda tek düşündüğü probleminizi çözüp, sizi yollamaktır.

Problemlerinizi bir kerede söyleyin
Gurunuz probleminizi çözdükten, ve yavaş yavaş sizi geçirme hazırlıkları yapamaya başladıktan sonra, “Şunu da bi halletsen, abi” diyerek, karşısına yeni bir sorun çıkarmayın. Gurunuzun, her vaka için ayırdığı vaktin geçmesine tahammülü yoktur.

Yağlamayın
“Bu işi çözmek, senin gibi bir bilgisayar dahisinin en fazla beş dakkasını alır.” gibi cümleler kurmayın. Gurunuz, bir dahi olmadığının, en fazla mahallenin usta bilgisayarcısı olduğunun farkındadır.

Başka gurulardan bahsetmeyin
Teyzenizin Amerika’daki oğlunun Harward’dan burs almış olması veya Lucas Arts’da staj yapıyor olması, inanın gurunuzu kıskandıracak ve üzecektir. O size bedavadan hizmet verirken, sizin onun ruh sağlığıyla oynamanız büyük haksızlıktır.

Hardware sormayın
Yani, hiç değilse her karşılaştığınızda sormayın. Gurunuz piyasaya çıkan bütün donanım ürünlerini test edip hangisinin daha iyi olduğunu bilmek ve bildirmek zorunda değildir. Bu tip konuları araştırmak için Internet’te geçireceğiniz yarım saat, gurunuzun sizin için geçireceği yarım saatle aynı uzunluktadır.

Tembel beyin olmayın
İcab ediyorsa not alın ve aynı şeyi iki kere sormayın. Gurunuzun tahammül edemediği şeylerden biri, 30 saniye düşünseniz cevabını bulacağınız soruların ona sorulmasıdır.

“Bu niye çalışmıyor?” diye sormayın.
Uzaktan bakarak anlayamaz. Zaten bu ne biçim bir soru. Sanki anlatsa anlayacaksınız. Bozuk işte.

Bu kurallara riayet ederseniz, gurunuz sizi pek sevecek, bir dahaki sorunununuzda afakanlar basmadan yardımcı olmaya çalışacaktır…

Categories
blog yeniyüzyıl

Monitörle yatan şaşı kalkar

Bu gün bilgisayarların sebep olduğu sağlık sorunlarından bahsedeceğim. Yaklaşık on yıldır her gün bilgisayar karşısında 4 ila 14 saat oturuyorum. Hayatımı geçirmek için seçtiğim bu yöntem, sağlığıma iyi gelmiyor. Geçen sene sıkı bir çalışma dönemi ertesinde gözümün önünde parlayan güneşler, objelerin etrafında ışıklı hâreler görmeye başlayalı beri bunun farkındayım. Ayrıca, boynum, sırtım ve bileklerim ağrıyor. Gözlerimin bir gün içinde bir şeye dikkatlice bakma süresinin bir limiti var. Ki çağdaş insan hayatı, birşeylere (yola / sinema perdesine / televizyona / monitöre / konuşan arkadaşınıza) dikkatlice bakarak geçiyor.

Ağrılar
Kas ağrılarının genel ismi RSI (repetitive stress injury / tekrarlanan gerilme hasarı). Fazla yazı yazmaktan elde olanına Carpal Tunnel Syndrome deniyor. Kaslarınızı fazla zorladığınızda vücut, kas hücrelerine giden oksijeni kesiyor ve hücreler anaerob yaşama şekline geçiyorlar. Bunu yapabilmek için de canınızı yakan laktik asit salgılıyorlar. Bunları bioloji dersinden ve aylardan beri yaptığınız ilk futbol maçı / spor faliyeti sonrasında çektiğiniz ağrılardan hatırlarsınız. Bilgisayar karşısında fazla yazmak, yanlış oturmak gibi şeyler de aynı sonuca yol açıyor. Bunun çaresi yok. Sadece rahatlatıcı önlemler var. Daha ergonomik koltuk, klavye, bilek destekleri gibi yardımcı olmaya çalışan nesneler etrafında gelişmiş kocaman bir endüstri bile var. Ama RSI hakkında hiç bir zaman yeterli araştırma yapılmamış, hiç ciddiye alınmamış.

İşte bulabildiğim kaynaklar:
RSI hakkında yararlı bilgiler: http://www.amara.com/aboutme/rsi.html
Klavye başı hasarları FAQ’ı: http://www.tifaq.com
Bilgisayar RSI’leri hakkında yararlı bilgiler: http://www.engr.unl.edu/ee/eeshop/rsi.html

Göz yorulması sorunu
Bilgisayarla çalıştıktan sonra güneşler, nesnelerin etrafında ışıklı hâreler görmek, flu görmek, sulu görmek, çift görmek, baş ağrısı, yorgunluk gibi şeyler çekiyorsanız. Yaşadığınız şeyin ismi, VDT Eyestrain (Video display terminal eyestrain / Video ekranı göz yorulması). Yılların araştırması sonucu çıkmış bir yapılması gerekenler listesi var. Örneğin filtre kullanmak, dış ışığı ayarlamak, etrafı karartmak, monitörü temiz tutmak anti-glare gözlükler kullanmak gibi. Ancak bunlar demin bahsettiğim arızaları gidermiyor. Meğerse sorun bambaşkaymış. Ve bunu PRIO isimli bir özel şirket çözmüş. Anlatıyorum: Her insanın dark focus denilen bir mesafesi var. Dalıp gittiğinizde gözlerinizin baktığı mesafe gibi birşey. Gözleriniz hiç birşeye bakmazken hatta karanlıktayken fokus ettiğiniz nokta. Her insanda mesafesi değişiyor. Herhangi başka birşeye fokus ettiğiniz zaman, gözünüz dark focustan çıkıp nesneye bakarken belirli bir efor sarfediyor. Bu arada monitörünüz de sizi mütemadiyen bunu yapmaya zorluyor. Çünkü monitör görüntüleri Gaussian görüntüler, yani ortaları en keskin, kenarlara doğru flulaşıyorlar. Flu yerler gözünüzü dark focusa itiyor ve üç dört saatlik bir seans sonunda ortalama 25.000 kez gözünüz fokus değiştiriyor. PRIO gözlük ve reçeteleri bu sorunu şöyle hallediyorlar. Test cihazı dark focusunuzun uzaklığını ölçüyor ve monitörünüzle aynı yakınlığa getiren bir gözlük hazırlanıyor. İki fokus noktası üstüste gelince acıdan kurtuluyorsunuz. Türkiye’de PRIO sistemi var mı bilmiyorum, ama çok çalışınca insanları azizler gibi ışıklı gördüğümden, deli gibi arayacağım. Bulduğumda size de haber vereceğim. Şimdilik sorunun çözülmüş olduğunu öğrenmek bile beni mutlu etti.

PRIO hakkında daha fazla bilgi için, http://www.prio.com Ayrıca bilgisayar ve sağlık sorunları araştırmasını yaparken rastladığım ve bu gün anlattığım çoğu şeyi öğrendiğim makalenin adresi de, http://www.online-magazine.com/ouch.htm