Categories
blog hafif.org

Wired Temmuz 1995

Bu kapagi buraya koydum cunku Richard Dawkins’in kafasinin kenarinda “Dunyasal bag kurun!” yaziyor. Bu sayiyi gordugumde cok sasirmistim. Sonra anladim, megersem her ay baska bir dilde ayni sey yaziyormus.

Categories
blog yeniyüzyıl

Woz Büyücüsü: bir teknoloji masalı

Önce, kim olduğu hakkında en ufak bir fikri bile olmayanları aydınlatalım: Stephen Gary Wozniak, (halk arasında Woz diye biliniyor) Steve Jobs ile birlikte Apple Computer’in kurucularından. Bu ikilinin Dünyanın PC endüstrisine şöyle bir katkıları olmuş: insanlar tarafından satın alınabilir ilk bilgisayarları yapmışlar. Aslında bunları Woz, şahsen tasarlamış ve elde havya yapmış.

Kesinlikle muzip, eğlenceli, ve garip bir adam. Bin bir türlü telefon şakası, lisede okula tik tak eden paketler bırakmalar, üniversitede televizyonda futbol seyredilirken maçın en heyecanlı yerinde parazit yapma aletiyle sporcuları çıldırtmalar. Kısacası her türlü elektronik muziplik ondan sorulurmuş.

Sanırım gözü hiç yükseklerde olmamış. Üniversiteden sonra HP’de mühendis olarak çalışmaya başlamış. İşinden ve maaşından çok, ama çok memnunmuş. Onlara bir bilgisayar yapmayı teklif etmiş, ama kabul etmemişler. Woz da Steve Jobs ile oturup evinin garajında canının istediği ilk bilgisayarı yapmış. Çünkü bütün istediği buymuş.

Categories
blog yeniyüzyıl

Bryan Winter’ın rezil olma vakası

Washington’da bir hafta sonu. İki adet çok çalışmış insan gece bir dans mekanında tanışırlar. Dans eder, eğlenir ve e-mail adreslerini değiştirirler. Pazartesi sabahı kadın, adama tipik bir “Birbirimizi daha yakından tanıyalım” mesajı atar. Dikkatle tasarlanmış, fazla üstüne düşmeyen, çok flört etmeyen, ama adamın cesaretini de kırmayan bir e-mail. Aynı tonda bir mesaj yazacağına adam, dürüst davranmaya karar verir ve şöyle der:

“Şu anda ciddi ve sistematik bir şekilde hayatımı paylaşabileceğim birini arıyorum. Sen iyi bir insana beziyorsun, ve inan bunu seni kırmak için söylemiyorum, ama e-mail’le 20 soru oynamaya vaktim yok. Cumartesi gecesi beş kızla tanıştım, bunlardan üçüyle ilk kahve randevumu ayarladım ve dansa her gittiğimde yenileriyle tanışıyorum… Üstelik haftada en az üç kere dansa gidiyorum. Önüme engeller koyan kadınları hemen eliyorum. Bunu, kötü bir şey yaptıklarını düşündüğümden, ya da çok kendini beğenmiş olduğumdan değil, sadece vaktimi daha ekonomik kullanabilmek için yapıyorum.

Bu şehirde randevulaşmanın kadınlar için korkutucu ve zor olduğunu biliyorum. Ama şunu bil ki bu erkekler için de zor. Aklında tutman gereken en önemli şey, ilişki kurma işini tamamıyla erkeğe bırakmamayı kabul etmiş binlerce kadınla direkt rekabet içinde olduğun. Üstelik bir çoğu yakında oturuyor…

Belki seninle bir kez dans etmiş olmaktan çok etkilenmiş, ve taa banliyödeki evine ulaşabilmek için sana bir sürü e-mail yazmayı göze alabilecek bir erkekle tanışabilirsin. Ama belki de tanışamazsın. Hem, eğer böyle bir insan varsa, ve günün birinde yollarınız kesişirse, bu kadar çaresiz birinin sana verebileceği ne olabilir?
–Bryan Winter ”

“Küstah şey!” Kadın ona bir ders vermeye karar verir. Mesajını kesip yapıştırır ve şu metinle birlikte arkadaşlarına yollar:

“Bu e-mail’in yüz binlerce genç kadın tarafından görüldükten sonra ona geri dönmesi ümidiyle… Lütfen bir arkadaşınıza iletin.”

Onlar başkalarına, onlar başkalarına ve onlar da başkalarına, ve saire ve saire,…

Bir kaç gün içinde mesaj, dünyayı birkaç kez turlamış, tahminen 10.000 kişi (Salon’un yazarı Gentry Lane’in algoritmasına dayanarak) Bryan Winter’in küstah mesajını okumuştu. Mesajı alanların birçoğu üzerine kendi yorumlarını da eklemiş, mesajın tepesine “Hasta bu adam!”, “Ne biçim bir herif bu?”, “Bu adam vurulmalı!” şeklinde cümleler eklenmişti. Mesajların subject satırı sürekli değişse de yukarıdaki metine hep sadık kalınmıştı.

Bir süre sonra birilerinin aklına Washington bölgesinde kimlik tespiti yapmak geldi. Bu sefer e-mail mesajlarına telefon numarası ve ev adresi de eklendi. Telefon numarası enteresan bir şekilde servis dışı olmuş, ama adamın e-mail adresinin aranması sürüyordu. Birden bire ülkedeki bütün Bryan Winter’lar şüpheli konumuna düşmüştü. Aynı sirkülasyona şu mesaj da eklendi:

“İsmim -ne yazık ki- Bryan Winter. Günlerdir bu e-mail’leri alıyorum ve artık gerçekten çıldıracağım. Bu terbiyesizin kim olduğunu bilmiyorum, ama ben değilim. Bu yüzden beni lütfen listenizden çıkarın, ve bu mesajı, birincisini forward ettiğiniz gayretle dağıtın.”

Makalenin hikaye kısmı burada bitiyor. Gerisini tercüme edip Gentry Lane’e terbiyesizlik yapmaya niyetim yok. Okumak isterseniz tam adresi: şurası.

Bu hikayenin bence enteresan kısmı, ne kadar çok insanın kaynağını sorgulamadan hikayelere tüm kalbiyle inanıyor olması. Üstelik nefret ve kınama hislerini bildirmeye de çok meraklılar. Evet, bu mesaj onlara yakın çevrelerinden geliyor, ve onlar da yakın çevrelerine yolluyorlar. Böylece zincirin ilk halkası, forward edenin bu hassas mesele hakkındaki dünya görüşünü öğreniyor. Mesaj, forward edenin duruşunu yansıtarak, “aman da ben şöyle bir insanım, böyle bir insanım” şeklinde yayılmaya devam ediyor. Bu görüş bildirme furyası da böyle zincirleri günlerce besliyor.