Categories
blog vatan

Haftanın Lifehack’leri

Toplantılarınızı kısa tutun: Toplantıdan önce konuşulacak konuların listesi muhakkak hazır olsun. Toplantı ayakta yapılsın ve herkes başında bir büyük bardak su içsin. 35 – 40 dakika sonra konularınız bitecek ve zaten herkesin tuvalete gitmesi gerekecek.

Bu ay saçınızı beğendiniz mi? Saçınızı kesen kişiye bu kesimi tarif ettirin ve fotoğrafınızı çektirin. Daha sonra başka bir yerde saç kestirmeniz gerektiğinde bu bilgileri sunun.

Categories
blog vatan

İnternet’ten Hayat Hileleri: Lifehacking

Hacking terimini tahminen kötü anlamı ile; cümle içinde kullanırsak “kalk bey, siteyi hacklemişler” anlamı ile biliyorsunuz. Günümüzde bu terimi bilgisayar korsanlarının faaliyetlerini tarif etmek için kullanıyoruz. Kelime anlamı “doğramak/biçmek”. Oysa bundan 20 – 25 sene önce, hacking kelimesi bilgisayarlar ile ilişkili olarak kullanılmaya ilk başlandığında hiç de böyle bir anlam ifade etmiyordu.

O zamanlar hacking, bir programlama işini normalden daha kolay ya da daha kısa bir sürede yapmanızı sağlayan bir yol icat etmek demekti. Balta girmemiş ormanlarda, kafilenin önünde, elinde bir kasatura ile otları biçerek normalden daha kısa bir yol açan rehberin yaptığı gibi. Neredeyse bütün unix komutları aslında birer hack idi.

O zamanların hackerları (programcıları) şimdi artık büyüdüler. Kendi ailelerini kurdular, evlerini döşediler, arabalarını aldılar, çocukları oldu ama hala karmaşık işlerle uğraşıyorlar. Çağımızın ilk “bilgisayarcı” jenerasyonu hayatın ciddiyetiyle burun buruna gelmiş oldu ve tabii ilk tepkileri “yahu, yaşam böyle ne kadar verimsiz” demekti.

Categories
blog vatan

“Beni uğraştırma, çalış yeter” devri

Son 20 yıldır satın aldığımız cihazları özelliklerine göre seçiyoruz. Sorduğumuz sorular hep şöyle: “Bu cep telefonunun GPS’i var mı, EDGE’i var mı, Bluetooth’u var mı, MP3 çalıyor mu?”, “Bu fotoğraf makinesi kaç megapixel, video da çekiyor mu, bluetooth ile çektiklerimi bilgisayarıma atabiliyor mu?” ya da “Bu çamaşır makinesinin ekonomi modu var mı, programlayıp istediğim zaman çalıştırabiliyor muyum?”. İstediğimiz kadar çok özellik, ödeyebileceğimiz kadar para ile kesiştiğinde aleti alıveriyoruz.

Fakat, belki farkında değilsiniz ama eve geldiğimizde açgözlülüğümüzün cezasını çekmeye başlıyoruz. Mesela aldığınız zamana göre programlanabilen bir alet ise, illa saatini ayarlamanız gerekiyor (her elektrik kesildiğinde tekrar). Şarj edilen mobil birşeyse, pilinin dolu olup olmadığını düşünmeniz gereken bir nesne daha evdeki orduya katılıyor. Bol özellikli bir fotoğraf makinesi ise, kendinizi oturup bütün özellikleri öğrenmek zorunda hissediyorsunuz. Ama bunu yapacak ne vaktiniz var ne de fotoğrafçı değilseniz ihtiyacınız. Yine de elinizdeki cihazı hakkıyla kullanmadığınız için kendinizi biraz suçlu, biraz tembel, biraz da aptal hissediyorsunuz.