ırk değil renk
bizim ırk dediğimiz şeye bioloji’de alt-tür deniyor. Bir hayvan türünün alt-tür çıkarması, bir grubun izole olup uzunca bir dönem kendi aralarında çiftleşmeleri ve bunu yaparken de ortama ayak uyduramayan varyasyonların yaşayamamaları sonucu olan birşey. bu izolasyon dönemi ne kadar uzun olursa, oluşan alt-tür’ün DNA’sı o kadar değişiyor. Bu değişikler bazen hayvanın görünüşünü de değiştiriyor, bazen değiştirmiyor. Fakat bazen, DNA o kadar değişiyor ki ortaya yeni bir tür çıkıyor.
Yeni tür demek, bu türün bir üyesi eski türün bir üyesi ile çiftleştiğinde çocuk olmaması demek. alt-türler arası çiftleşilebiliyor, ama genelde birbirlerinden pek hoşlanmıyorlar.
Bu DNA farklılaşmasının bir ölçüsü var. Wright’s F Statistics ya da Fst. deniyor. iki grubun genetik farkı 0 ise grup tamamen aynı tür, 1 ise tamamen farklı tür demek. Şimdi kaç Fst’nin ayrı alt-tür demek olduğu konusunda farklı ekoller var. kimileri 0.25 – 0.30 diyor, kimileri de herhangi bir sayı vermekten kaçınıyor. Hatta birçoğu alt-tür de neymiş, yok öyle birşey, çiftleşebilen herşey aynı türdendir o kadar diyor.
Herneyse. Alt-tür ayrımı için Fst bariyerini nereye koyarsanız koyun, insanların farklı ırkları dediğimiz şeylerin Fst’leri 0.15’in üzerine çıkamıyor. Üstelik bu sayı ırk diye nitelediğimiz bütün grupların birbirleri arasındaki farklılığı. Herhangi iki farklı grup incelendiğinde ise 0.08’in üzerine çıkılamamış.
İnsanlarda bu alt-tür gelişimi hiç olmamış, çünkü birbirleri ile karşıma konusunda çok ustalar. Hiç bir popülasyon, diğerleri ile karışamayacak kadar izole olmamış.
Farklı Irk farklı ırk diye düşündüğümüz şey, farklı deri renginden öte birşey değil. Deri rengi de popülasyonun yaşadığı bölgenin ne kadar UV ışımasına maruz kaldığından başka birşeye bağlı değil.
Human Genome projesinden beri, insanlar arasında ten rengi ve göz çekikliği dışında, dış görünüşle ilgisi olmayan bilimsel / genetik kayda değer bir fark bulunamamış.
Dolayısıyla mesela, amerikan sağlık bakanlığının, afrikalı amerikalıların genetik olarak kalp ve şeker hastalığına daha meyilli olduğunu söylemesi büyük bir balon. Olay genetikte değil, diyet ve yaşama şartlarında.
Veya, Melanesyalılar ve Pigmeler dünyanın en koyu renkli insanları. Akrabalar diye düşünürsünüz, ama genetik analiz yapılınca ikisi de beyazlarla, birbirlerine olduğundan daha yakın akraba çıkıyorlar.
Zencilerin spora / müziğe ne kadar yatkın olduğu konuşuluyor, oysa mesela genç ve fakir ve dahi olmayan bir zencinin getto kültüründen, çete hayatından kurtulmasının neredeyse tek yolu spor ya da müzik yapmak, dolayısıyla eşek gibi çalışıyorlar.
Decaf kahve içenlerde daha az kanser görülüyor sonuçlu araştırmanın, sonucunu beslemesi gibi birşey bu. Böyle birşey duyan ve sağlığına dikkat etmeye çalışan biri kafeinli kahve içmiyor, ve büyük ihtimalle sağlığına dikkat eden biri olarak kanser de olmuyor. Böylece araştırma kendi sonucunu kendisi doğruluyor.
Herneyse, sadece bir ırka bulaşan hastalık icad etmeye çalışanların kıçına kapak olsun.